King Crimson - Epitaph yada Dünya'nın en güzel şarkısı...

Bazı şarkıların hikayeleri vardır. Bazı insanların da dinlediği zaman kendinden bir şeyler bulduğu şarkılar. Şahsım açısından tam 3 sene olmuş bu şarkıyı ilk dinlediğim günden bugüne.
Her dinlediğimde başka izler bıraktı. Fakat bir şarkı demek bu esere haksızlık olur bir şarkıdan daha fazlasıdır Epitaph. Çoğu şarkı yazıldığı döneme dair ışıklar tutar bizlere.

Bu şarkı ise hem yazıldığı döneme dair işaretler vermekte hem de bir nevi felsefi manifesto içermektedir. Bana göre ise Dünya’nın en güzel şarkısı.
İlk önce şarkı hakkında birkaç bilgi vermek istiyorum.

1969 yılında Peter Sinfield bu eseri yazdığında yalnızca 22 yaşındaydı...
Yaşına rağmen harikulade bir iş çıkarmış ve şarkıyı seslendiren King Crimson grubunun temel taşlarından birisi olmuştu. Şarkı 68 gençliğinin izlerini ve savaşsız bir toplum isteğinin en yoğun şekilde dile getirildiği dönemlerde yazıldı.

Ve 1969 yılında progresif rock türünün bu en sağlam şarkılarından birisi ortaya çıkmış oldu.
Şarkı sonrasında, Robert Fripp, Ian McDonald, Greg Lake, and Michael Giles tarafından King Crimson'un In The Court Of The Crimson King albümüne eklenmiştir.

Basit bir şarkıdan ziyade, cilt cilt yazılmış bir felsefe kitabının özeti gibidir. O yıllarda yazılmasına rağmen hala günümüzü, savaşları ve hırsları anlatıyor.
Şarkıda anlatılmak istenenlere gelecek olursak;

The wall on which the prophets wrote
Is cracking at the seams.
Upon the instruments if death
The sunlight brightly gleams.

Peygamberlerin üstüne yazdığı duvar
Damarlarından çatlıyor
Ölümün enstrümanları üzerine
Güneş parlak ışınlarını yayıyor

İlk kıtada geçen ‘’peygamberlerin üstüne yazdığı duvar damarlarından çatlıyor.’’ İfadesi şarkının geçtiği dönemle çok yakından ilişkili.
20. Yy ın ortalarında artık dinlerin çöküşünü insanların dinlerden uzaklaşıp kendi hırslarının peşinden koştuğu ve hırsların birbiriyle savaştığı bir ortama geçiş yaptığımızı anlatıyor.
20. yüzyıl eğer yaşadığımız yüzyılı saymazsak her haliyle insan hayatının ve Dünya’nın en uzun ve zorlu yüzyılıydı.
Ölümün enstrümanları kelimesi de buna işaret etmekte ve iki dünya savaşı ve nükleer silahlanmanın sonuna kadar hızlandığı; dini inançların değil ideolojilerin peşinde koşup ülkelerin bile kendi içinde ikiye ayrıldığı(Doğu Almanya-Batı Almanya) kaosun düzenden daha yoğun yaşandığı bir Dünya’yı anlatmak için kullanılmış. Yani 20. Yy Dünya’sını…

Güneş parlak ışıklarını yayıyor denmesi ise açıkça nükleer bombanın patlaması esnasında yayılan ışığın betimlenmesinden başka bir şey değil.

Kısacası bugün yeryüzü hala parlak güneş ışıkları tehlikesi altında ve peygamberlerin zamanının geçtiğini yeni çağın peygamberleri tarafından duymaktayız. Devam edelim şarkımıza.

When every man is torn apart
With nightmares and with dreams,
Will no one lay the laurel wreath

Tüm insanlar arasında kalmışsa
Kabuslarınve rüyaların
Kimse çelenklerle yatmayacak
Sessizlik çığlıkları boğduğunda

İnsanların kabus ve rüyaların arasında kalması şu anda da yaşadığımız bir ikilemi ifade eder. Burada açıkçası kastedilen anlam ‘’hepimiz savaşlardan korkuyoruz’’ fakat ‘’hepimiz güzel bir gelecek hayal ediyoruz’’ gibi bir çelişkinin dışavurumu.

Ve devamında geçen çelenk kelimesinin anlamı…

‘’Defne çelengi’’ Roma döneminden bugüne kadar her zaman barışın simgesi olmuştur.
Yani; "Sessizlik çığlıkları bastırdığında (yani herkesin gözü kör olduğunda- haksızlığa ses çıkaramadıklarında) bile kimse kabusları ile rüyaları arasındaki ikilemden sıyrılıp barış yapmaya çalışmayacak mı?" Burada barışın özlemini çok ağırdan anlatıyor, böyle savaş ve hırs odaklı bir dünyada, barış epey zor bulunan bir şey olsa gerek.
Düşünmek gerekirse 1969-2019 arası tam 50 yılda ne değişti?
Barışın hala özlem duyulan bir olgu olması dışında insanoğlu hiçbir zaman akıllanmadı. Tarihin tekerrürden ibaret olması biraz da insanların her dönemde aynı aptallıkları tekrarlaması olamaz mı? Şarkıya devam edelim.


Knowledge is a deadly friend
When no one sets the rules.
The fate of all mankind i see
Is in the hands of fools.

Bilgi ölümcül bir dosttur
Kimse kuralları koymadığı zaman.
Görüyorum, bütün insanlığın kaderi
Aptalların elinde.

Bilginin ölümcül bir dost olması sanırım iki farklı anlam taşımakta. İlk anlam gene teknolojinin ilerlemesi ile savaşların daha yıkıcı ve ölümcül olması anlamı.

İkinci anlam ise bilginin ölümcül bir dost olmasından kasıt İngilizce de geçen bir deyimin   
( ignore is bliss – cehalet mutluluktur.)  karşılığı olarak verilmiş bir cümle. 
Yaşanılan çağda ve günümüzde her zaman daha çok öğrenmenin ve bilginin insanı daha da üzdüğünü yada yalnızlaştırdığını kısacası bilmenin o tatlı ızdırabından bahsetmekte.

Nitekim Tevfik Fikret’in de zamanında oğlu Haluk’a yazdığı mektubunda;

‘’Oğlum Haluk ezeli bir şifadır aldanmak.’’ Demesi gibi. Evet aldanmak eğer bir toplumun tamamına sirayet etmişse artık tek şifa o topluma uymaktır ölümcül olan ise hakikatin farkına varan insanın yaşadığıdır. Her şey ters gittiğinde kaybediyoruz diyen askerin idam edilmesi gibi size de her türlü hakaretler ve damgalar yapıştırılır uğruna savaştığınız halk tarafından.

Diğer iki cümle ise zaten her şeyi açıklıyor. Tüm insanlığın kaderi bir avuç aptalın elinde. Siz ister onlara politikacılar deyin isterseniz burjuvazi isterseniz o politikacıları seçen halk.

Fakat hepsinin ortak noktası aptal olmaları. Şarkı insana çaresizliği öyle güzel anlatıyor ki aptalların elinde kalmak deyimi en güzel yeri oluyor bir an.

Evet sonuna doğru geldik şarkının.
Confusion will be my epitaph.
As i crawl a cracked and broken path
If we make it we can all sit back
And laugh.
But i fear tomorrow i’ll be crying,
Yes i fear tomorrow i’ll be crying.

Karmaşa benim mezar kitabem olacak.
Ben çatlamış ve bozulmuş bir yolda sürünürken
Eğer becerebilirsek hepimiz oturabilir ve gülebiliriz.
Fakat korkarım ki yarın ağlıyor olacağım,
Evet korkarım ki yarın ağlıyor olacağım


Karmaşa yada kaos kelimesi özellikle önemli. Yukarıda da belirttiğim gibi 20. yy tam anlamıyla bir karmaşa ve savaş yüzyılı. Yazarın umudu fazla yok bu Dünya’da huzurun ve mutluluğun egemen olacağına. Sadece küçük çok küçük bir umut ışığı içinde sesleniyor bir anlığına da olsa eğer yapabilirsek hepimiz oturabilir ve gülebiliriz. Fakat bu bir anlık sakinlik bile hemen bitecek kendi içinde taşıdığı umudu kendisi yok ediyor Peter Sinfield ve son cümlelerini söylüyor ve geleceğe sesleniyor :
‘Fakat korkarım ki yarın ağlıyor olacağım,
 Evet korkarım ki yarın ağlıyor olacağım.’


Yazıyı 07 Aralık 2016'da hayatını kaybetmiş olan, bu eşsiz şarkının solisti 'Greg Lake'in ve ve geçen 50 yılda hiçbir şeyin değişmeyeceğini 1969 senesinden görüp bu şarkıyı 22 yaşında insanlığa hediye eden Peter Sinfield’ın anısına yazdım.

Yazının altında altyazılı haliyle şarkı mevcut dinlemek isterseniz.

Kalın sağlıcakla…                     

Yorumlar

  1. Daha iyi anlatılamazdı. Hayran kaldım doğrusu. Daha önce neden keşfetmedim diye sorguluyorum kendime bu site için. :)

    YanıtlaSil
  2. Eline , emeğine, yüreğine sağlık . Çok hoşuma gitti 😍

    YanıtlaSil
  3. Çok güzel özetlemişsiniz benim gençlik yıllarının en popüler serkisiydi tekrarı tekrar dinlerdik hâlâ da dinliyorum etkisi hiç geçmedi

    YanıtlaSil
  4. Ne kadar güzel anlatmışsınız hayran kalmamak elde değil

    YanıtlaSil

Yorum Gönder