Oğluma Mektup...

Merhaba oğlum;

Bu satırlar senin için. Beni sana bu satırları yazmaya mecbur bırakan Allah sana da güzel bir hayat versin ilk önce.

İlk olarak şunu söylemem gerekir ki sana mektubun yazılma sebebi bir muhabbet esnasında değer verdiğim bir abimin tavsiyesi üzerine oldu. Sonra muteber gördüğüm insanların da böyle şeyler yaptığını gördüm. O sebeple niyetlendim. Mektup yazmanın ne kadar güzel bir şey olduğunu hiç mektup almamış insanlar bilir. Benim çağım sanal ve fazlasıyla yapay bir çağ oldu canım oğlum. Seninkini düşünmek bile istemiyorum.

Baba olarak sana tavsiyelerim olacak burada; sana söylemek istediklerim. Olur ya söyleyemem belki diye yazdım bir nevi bu mektubu. Bu mektubu yazdığımda henüz hayata atılmamış halde olacağım için önemli aslında. Çünkü oğlum yaşayınca göreceksin ki yaşamak hayata maruz kalmaktır. Hayat ise insana ilk önce Dünya’ya gelme amacını unutturan bir sisteme tabi bu sıralar. Olur ya atılırım hayata ben o eski ben olamam kubur faresi bu hayat beni de alır içine çarklarının. Hazır geçim sıkıntısı denilen o Put’a tapmamışken sana yazacaklarımın zamanlamasını da iyi anlamış olursun.
Sana ilk tavsiyem oku değil oğlum.  Şu hayatta okumaktan daha önemli ne olabilir baba? diye sorabilirsin bu mektubu okuduğunda. Ki bunu sormak bile senin olgunlaştığını gösterir.  Farkındayım.

Sana ilk tavsiyem haramdan uzak dur oğlum. Aklına hemen hırsızlık yaparak kazanılan parayla bir şey yemek yada komşunun ağacından erik çalmak gelmesin. Haram sadece yiyecek içecek olmaz oğlum. Haram yemek de olur konuşmak da söylemek de olur düşünmek de yaşamak da olur oğlum. Evet yaşamak. Bir kez olsun niçin buradayım? Kimim ben? Diye kendine sormayan insanlar göreceksin. Ruhunu bir makama satmış insanlar göreceksin mesela. Gençlerin tek hayalinin Devlet’e sırtını dayamak olduğu bir döneme denk geldim ben. Türkler için Kızılelma Konstantiniyye değil artık evlerinin önünden yol geçmesi bile Kızılelma konumunda. Bir üzüm bağından geçerken bir dal üzüm yememiş orduların üzerinden çok zaman geçti devir artık yenilen üzümlerin bağının sorulmaması gerektiğinin öğretildiği bir devir. İnsanların bir kez olsun durmadan sürüklendiği bir çağda herkese tutunmak için parayı seçenek gösterdiler ne yazık ki.

 Sana da sunacaklar o seçeneği oğlum. Firavun olmanın kötü bir şey olduğunu söylemeyecek kimse sana. Eğer çok çalışırsan bir gün senin de Firavun olabileceğini söyleyecekler. Maalesef kimse Musa beklemiyor artık. Devir Musaların devri değil. Doların artması kadar konuşulmuyor şehitler. İnsanların sarhoş olması şaraptan değil mesela. Öyle bencilleştik ki her acı kendi yatak odalarımıza girmeden hissedilemez oldu. Ölümler birer istatistik oğlum. Bir gece önce ne olduğunu kimse bilmiyor mesela umursamıyor. İnternetin kesilmesi Halep’teki bir çocuk hastanesinin bombalanmasından daha önemli hale geldi. Sana böyle bir toplumun içinden sesleniyorum.

Sana ikinci tavsiyem oğlum dinini tanı. Seni sen yapan şey odur.” Bu ülkede küfrün yeşile boyanmış haline İslam diyorlar.” Demiş İsmet Özel. Var olsun. Nedir baba bu? Diye soracak olursan oğlum “elin ateisti gireceğine bizim namazında niyazında gençler girsin” diye adam kayıran adi şerefsizler ve buna ses çıkarmayan “namazında gençler”, bir partiye oy vermeyi “Müslümanlık görevi” olarak görenler, zulme ses çıkarmak için emir gelmesini bekleyenler, Filistin gibi hassasiyet gerektiren bir meseleyi siyasi rant haline getirenler, gittiği Hac yada umrede Kabe’ye sırtını dönüp fotoğraf çektirme yarışına girişenler, faizin adını katılım-gelir payı adıyla değiştiren “İslami bankalar” tesettür gibi farz olan ibadet için moda haftası düzenleyenler, Noel benzeri Kutlu Doğum haftası etkinlikleri, gündeme girmek için umreye giden ünlüler ve niceleri. Hepsini buraya yazamam oğlum. Yazmak istemem en nihayetinde. Dinini tanı ve öğren. Sana din diye sundukları şeylerin ne olduğunun farkında ol. Neden böyle baba insanlar? Dersen Tevfik Fikret’in oğlu Haluk’a dediğini derim bende sana.
“Oğlum Haluk. Ezeli bir şifadır aldanmak.” Evet böyle seslenmişti Tevfik Fikret oğluna.  

İnsanlar kandırılmak istiyor oğlum. Onlar Dünya denen bu sihrin sırrını düşünmek istemiyorlar. Tek istedikleri aldatılmak. Çünkü biliyorlar ki aldanmamak bir hastalıktır. Eğer bu hastalığa yakalanırlarsa sürekli düşünecek sorgulayacak fikirlerini değer yargılarını yıkacaklar korkuyorlar. Sen korkma ne olur! İnsanın bir kere öldüğü şu Dünya’da ne olur ölmeden önce, yaşamanın ne olduğunun farkına var.
 Sana tavsiyem unutkan olma oğlum. Yaşanılan her acıyı her daim hisset. Filistin sana uzak gelmesin Bosna sana yabancılık hissettirmesin. Sen tarihini unutabilirsin ama o seni unutmaz. Yarın bir gün o tarihi yazanların da karşısına çıkacağımızı unutmadan yaşa. Unutulmaması gerekilen en önemli şeyin Allah olduğunu da unutma.

Ve sana son tavsiyem oğlum delirme hakkını elinde bulundur. Yaşayacağın çağda sana sunulan şu sistemin zulmünü sadece ummanda katre miktarınca anlatabildim. Sırf normal bir insan gibi davranmak için gösterdiğim çabayı bir bilebilsen. İnsan bir noktadan sonra kendisine sunulan bu sistemi reddedince benim canım oğlum deli damgası yer. Sende ye o damgayı. Eğer insanlar sana o gözle bakmıyorsa sen kendine bak; çekidüzen ver.  Ne dediğimi anlamayacaksın belki ama beni de zaten kimse anlamadı. Okudukça anlayacaksın sende. İsmet Özel’in neden “bir gençlik ölümü saklı kaldı bende” dediğini,  Pascal’ın ateşler içinde 39 yaşında ölmesine sebep olan şeyi, Tolstoy’un neden 70’ini geçtiği halde sıcak yatağını bırakıp bir tren vagonuna binip donarak öldüğünü anlayacaksın.
Yalnız kalacaksın oğlum. Yalnızlık Ebu Zer(r.a) efendimizin bizlere emaneti. Hem yalnız kalmak da sünnettir. İçinde çekilip tefekkür edebileceğin, nefes alabileceğin bir Hira’n olsun senin de. 

Sana kısaca şunları da söylemek isterim. Edep bu hayatta bir insana yakışan en güzel şeydir onu asla üstünden çıkarma. Aşık ol; aşık ol ki yaşadığın hayatın bir anlamı olsun.
Biliyorum şu kısacık yazıya ne çok acı sığdırmışsın diye de düşünebilirsin. Dünyaya gelmeden dünyadan soğuttum seni. Ama soğuman gerek. Biraz ısınırsan eğer bu yazdıklarımın hiçbirinin anlamı kalmayacak çünkü. Belki de bu mektup sana hiç ulaşmayacak. Ulaşabilsin diye bloğa atacağım. Hep kayıtlı olan bir yere. Olur da bir gün açar okursun. Allah'a emanet ol oğlum. 
Allah imanını muhafaza etsin…


Yorumlar