Türkiye Cephesi'nde Yeni Bir şey Yok...

                                                               سْــــــــــــــــــــــمِ اﷲِارَّحْمَنِ ارَّحِيم


O günün diğer günlerden pek bir farkı yoktu. Genç delikanlı sıradan ritüelini tekrarlamak niyetiyle gene okul çıkışı bir perşembe günü kitapçının yanına uğradı.

Raflar bilindik kitaplar ile dolu. Renkli kapaklı kitapları aşarak kelepir reyonuna yöneldi. Saman kağıtlar içinde ezilen birkaç yemek kitabı vardı. Ardına doğru göz gezdirdiği rafta bir kara kitap gözüne ilişince çevirdi eski yaprakları. Kitabın adı yoktu yazarı, basımevi ya da herhangi bir çizimi dahi yok. Birkaç sayfa göz gezdirince iç sayfaların birinde yazan tek bir cümle:

Türkiye Cephesi’nde Yeni Bir şey Yok…

Bazı kitapsever insanların hastalığıdır. Bazen tek bir cümle bazen kitabın ismi bazen de tek bir kelime çeker insanı kitabın içine. O gün de olan buydu. O cümlenin etkisiyle kitabı satın alıp evine döndü.

‘’Çay tüm başlangıçların en güzelidir.’’ sözü mucibince, çayını demleyip kitabı okumaya başladı. Kitabın içinde rastgele tarihler ve rastgele olaylar çerçevesinde yazar, Türkiye’yi okuyucuya anlatmaya çalışıyordu.
Kendi ülkesini farklı bir zaman diliminde belki de bir paralel evrende okuma heyecanıyla çevirdi sayfaları…

‘Türk kelimesinden rahatsız olan, Türk bayrağını provokasyon malzemesi olarak gören insanlar bir süre sonra Türk Milliyetçisi olmaya başlamaktadır. Geçmişte Kerkük Türkmenlerini bölgeden süren Barzani’ye savaş açmanın eşiği içinde olan ülke birkaç sene sonra Barzani’yi insanlara alkışlattı…’’

Barzani kim bilmiyordu. Çok da önemi yoktu. Türk kelimesinden kim rahatsız olabilirdi? Hem de Türkiye’de…

‘’Kaos içinde kavrulan bir coğrafyada nefes almaya çalışan tek millet olmalarına rağmen, Türkiye de tek mesele, anayasal değişiklikler olmaktaydı. İnsanlar sandığa giderken oy zarfının içine artık sadece oy pusulasını koymuyorlardı. Türkiye’de insanlar o zarfın içine dinlerini, şereflerini, vatanseverliklerini de koyuyorlar. Türkiye’de verdiği oy için dinden çıkarılmak ve vatan hainliği ile suçlanmak artık bir ata sporu olmuş durumda. ’’

Güldü. Çayını tazeleyip yolculuğa devam etti.

‘’Türkiye’de insanların din anlayışı ise belirtmek amacıyla kuruludur. Müslüman olmak yerine, İslamcı yada Muhafazakar tanımı belirtilir. İnsanlar diğerlerine belirtmek için; umreye giderler. Umre ve Hac ise fotoğraf ve hediyelik eşya alınan turistik bir gezi olarak göze çarpar. Tesettür bir moda etkinliğidir. Bankalar vardır ve insanlar birbirlerine değil bankalarına güvenirler. Türkiye de en yaygın din, geçim derdi dinidir. İnsanlar put olarak Devlet’e sırtını dayamayı uygun görürler ve milyonlarcası da bu durumu kabullenmiş durumdadır .’’

‘Ulan bu rüya mı? Lat ve Menat değil artık putlar demek ki. Cahiliye devrinin dibi sanırım kitapta anlatılanlar..’
Okumaya devam etti..

‘’İnsanlar artık AVM lerde yaşıyor ve tüketmek sadece bir fiil değil, aynı zamanda yaşam felsefesi haline gelmiş durumda. Kimse için bu durum sakıncalı görünmüyor. İcra daireleri, artık bankaların haraç toplama merkezi halini almış durumda. İnsanlar uyutulmanın verdiği huzuru doyasıya yaşıyorlar.’’

‘’Ölümlerin eşiğinde yaşamaya alıştırıldılar. İlk başlarda verdikleri tepkileri artık vermiyorlar. Bir bombalı saldırıda ölmek olası bir hal aldıysa da, 100 ölünün üstüne çıkmadıkça bayraklar indirilmiyor artık. Bir maden de yüzlerce işçi ölebilir fakat gelgelelim asla Twitter’ın kapatılması kadar tepki toplayamaz bu durum. Kopyala yapıştır duyulan hüzünler, kınama mesajları. Ölen vatandaşlarımıza rahmet; yakınlarına da başs…’’

Boğazı düğümlendi, bir kitapta geçen hayal dünyası da olsa okudukları. Ölüme alışamaz insanoğlu diye düşünürdü hep…

‘’Tarih bir eşiğin içinde gezinirken; Türkler en çok da hafıza kaybı yaşamaktadır bu ülkede.
Dün neredeyse savaşa girişip burun buruna geleceğiniz ülke ile öbür gün müttefik olunabilmekte ve bu hiçkimse tarafından sorgulanmamaktadır.’’

‘’Helikopter kazasında ölen siyasetçiler, terör örgütü kurmakla suçlanan genelkurmay başkanları, darbe teşebbüsü ile tutuklanan askerlerin öbür gün kahraman ilan edilip salınması, seks kasetleri…’’

Bir an kitabın bu kısmında okumayı bırakıp kitabın kapağına baktı. Fıkra mı yoksa kara mizah mı yazarın aklından geçen diye düşündü. Ama ne yazar ne de kitabın adı yazıyor bir yerde. Devam etti gene…

‘’Bir dini cemaat; ülkede birçok noktada etkin hale geldi. Bu etkinlik kısa sürede kendini kadrolaşmaya götürdü ve hükümet krizine dönüştü. Ülkede bir hakimin verdiği kararı diğer hakim bozuyor, savcılar hedef gözeterek operasyon yürütüyorlardı. Kriz derinleşince cemaate bağlı askerler ülkede darbe teşebbüsü gerçekleştirdi. Tanklar insanları ezerken, helikopterlerden insanların üzerine ateş açıldı.

Ve Ankara Emniyet Müdürlüğü bir Türk F-16’sı tarafından bombalandı…’’

Koca bir ‘Hass….’ Çekti.
‘Ulan anladık kurgu yaptığınız ama insan biraz tutarlı atar be. Hiç mi güzel şey olmuyor ülkede anasını satayım. Utanmasalar F-16’lar Meclis’i de bombaladı yazacaklar. Madem saçmalıyorsun inandır biraz okuyucuyu..’

Kitabı direk kapattı. Artık okunmaya değer görmüyordu hiçbir şeyi.  Giden vakte hayıflanıp küfrederek çıktı odadan…



Merhabalar öncelikle…
Size bir hikaye anlatmak istedim bu sefer. Bu yazdığım ilk hikaye olduğu için başarısız bulabilirsiniz; ki ben de kendi açımdan yazımı zayıf buldum, hayırlısı.

Hikayede ki kahramanımıza gelince, bilerek bir isim koymadım. Zira herkes şu anda o gencin yaşadıklarını yaşamakta. Ben 10 yıl önce önüme konulacak bir kitapta; şu 10 yılda yaşadıklarımızı okusam sanırım kahramanımız kadar bile dayanamazdım.

Maalesef ne yaşadığımız şeyler birer kurgu ne de bu ülke bir kitap.
Ama siz artık bu kitabın ismini de yazarını da biliyorsunuz, farkındasınız. Bu kitabın yazarı sizsiniz, biziz. Ellerinize bakarsanız hala mürekkebin izine rastlayabilirsiniz.
Belki çocuklarımız belki torunlarımız bu yaşadıklarımızı okusa onlar da kahramanın verdiği tepkiyi verirler, bilemem.
Bildiğim bir şey varsa biz bu kitabı kapatamıyoruz. Biz, kitabı yaşayanlarız.
Eğer bir şeyler yapmazsak sanırım Türkiye Cephesi’nde hiçbir şey değişmeyecek.
Güçlü bir Türkiye için EVET Yada HAYIR demenize gerek yok. Kitabı gözünüzün önüne getirin ve kendinize sorun

Türkiye Cephesi’nde bugüne kadar ne değişti ve tepenizdeki yöneticiler size neyi değiştireceklerini söylüyorlar?

Sorunuzun cevabı sizi bir yere götürecektir.

Sizi orada bekliyor olacağım…


Allah’a emanet olun.
Ve güzel ülkem, sende Allah’a emanet ol…




Yorumlar