Yeni Zelanda Saldırısı yada Alt-Rıght ın Yükselişi


            Yeni Zelanda saldırısını ilk gördüğümde ilk başta İSLAMOFOBİ yada Dünya’da herhangi bir yerde çıkabilecek bir manyağın herhangi bir saldırısı olarak görsem de sonradan işlerin biraz farklı olduğu gün yüzüne çıkıyor sanırım. Aslında son zamanlarda bu tarz bir saldırıyı sadece IŞİD’ de göreceğiz diye tahmin edilse de IŞİD’ in sadece bu işlerin mucidi olabileceği ve devamının geleceğini gördük. Fakat olay da aslında bir faktör daha var. Ve bence o faktör hiç unutulmamalı. O faktör RUSYA.

            Cami tarayan bu psikopatın benzerlerinden Bulgar sınırını geçer geçmez tüm Slav memleketlerinde on binlerce tane var, ormanlarda Rambo gibi kütük kaldırıp indiriyorlar. Motorsiklet grupları vs şeklinde paramiliter gruplar oluşturuyorlar, Rusya bunları tüm doğu Avrupa'da etkin kullanır. Sadece burada değil bunun bir çok farklı varyasyonunu Orta Avrupa ve Doğu Ukrayna’da da gördük. Slav ırkçısı bu marjinal tipler Rusya'nın güdümünde Kırım işgali sırasında da sokaklardaydılar. Bunlar aynı cami basan terörist gibi silah kullanmayı profesyonel olarak bilen adamlar hepsi kendi kendini gerilla gibi yetiştiriyor.

            Saldırgan 4chan ve 8chan adlı siteleri aktif kullanıyor. Bu siteler genellikle ruhsal sorunları olan, tipinde dahi bozukluk yansıyan, kadınlarla iletişim kuramayan, anti sosyal, temel iletişim becerilerinden yoksun 30’ una gelse bile hala bir cinsel deneyim dahi yaşayamamış, genellikle ailesiyle yaşayan nadiren iş bulan birey olabilen, tecavüzü hak görecek kadar kadın düşmanı ve pedofili seviyesinde, japon animeleri izleyen ve cosplay denen anime kostümü yapan topluluklara pedofili yüzünden ilgi duyup bunları taciz eden, aşırı derecede ırkçı, temelsiz ideolojileri ve ırkçı davranışları olan insanlardan oluşuyor. 

            Evet 4chan gibi siteleri açıkçası Avrupa ve Dünya üzerinde birçok kullanıcısı olan ve sürekli paylaşımlarda bulunulan bir nevi Dünya’nın ekşi sözlüğü gibi düşünebilirsiniz. Amerikada bu tiplere incel deniyor. İlk olarak ABD’de Elliot Rodger denen, zengin ama sorunlu, 21 yaşına gelip hala bakir olduğu için psikolojik sıkıntılar yaşayan (daha önceden de var bu sıkıntılar) bir elemanın okuduğu üniversitenin kampüsünü otomatik tüfek ve arabayla basıp katliam yapmasıyla ortaya çıktılar. Kendisi saldırıyı yapmadan önce 4chan adlı sitede manifesto yayınladı, saldırıyı yaparken polis tarafından öldürüldü. 4chan isimli sitede ise kendisi ilah gibi görüldü.

            Burada bir problem var ve bu problem bizim ülkemizde de gitgide ortaya çıkıyor. Gençler işsiz, üniversiteyi, yüksek lisansını hatta daha da ilerisine gidip doktorasını yapan birçok genç ülkemizde iş bulamıyor. Bu insanların bir kısmı toplumdan ümidi kesip kendisini odasına kapatan ve dış dünya bağlantısı sadece internet olan gençler. Bahsettiğim tehlike Mavi Balina tarzı bir olaydan daha fazlası. Bu ülkede tek avantaj bireysel silahlanma hala tam anlamıyla aktif değil. Fakat bugün birçok platformda ırkçılık ve adaleti kendi tesis etme amacıyla amaçlanan ve herhangi bir yerden emir almadan hücre tipi terör yapılanmaları gibi aktif olacakları zamanı bekliyorlar belki de.

            Mesela Elliot Rodger’ dan bir süre sonra Kanada’nın Toronto kentinde yine 4chan kullanıcısı Alek Minassian, bu sefer profesyonel asker olan bir kişi kadın düşmanlığı ve bakir kalma motivasyonuyla saldırı yaptı, bu saldırı daha kanlı ve profesyoneldi. Bu adam da saldırıyı yapmadan önce 4chan forumlarında Elliot Rodger’ı önder olarak gördüğünü ve saldırıyı ona adadığını paylaştı Geçtiğimiz sene ABD’de sinagog basan bir kişi de aynı şekilde 4chan kullanıcısı, komplo teorilerini bozma amacıyla gerçekleştiriyor saldırıyı. Alt-Right denilen yani açılımı Alternative Right olan ve Türkçesi Alternatif Sağ Fraksiyonu olarak çevrilebilecek bir ideolojinin destekçisi bu insanlar. Alt Right eski Nazi ve pagan sembolizmini sık kullanıyor, anti semitistler, göçmen sorunlarını öne çıkarıp Müslümanlardan da nefret ediyorlar. Kendilerinden olmayan siyahi ve beyazlara da saldırı yapmaktan pek çekinmiyorlar. Erkekliği yüceltip kadın düşmanlığı konusunda doktrinler yazıyorlar -Red Pill, MGTOW- gibi. Bu ideolojiler aslında çok yakınınızda örneğin asosyal bir okul arkadaşınız yada aynı ofiste çalıştığınız bir meslektaşınız.

            Sadece bundan ibaret değil bu ideolojilerin fraksiyonları. Çok farklı yönleri kitapları, filmleri var. Şimdi size bir soru Fight Club filminde işlenen konu nedir? Bir çoklu kişilik bozukluğu yaşayan kişinin hezeyanları mı? Hayır işlenen konu bundan daha fazlası. Chuck Palahniuk tarafından yazılan roman ve sonrasında çekilen filminden birkaç replik koyalım.

- Dibe vurmadan özgür olamazsın.

- Kavga etmeden nasıl bir şey olduğunu bilemeyiz. Yara izim olmadan ölmek istemiyorum. Hadi, hevesim geçmeden vur bir tane!

- ” Bizim neslimiz Büyük Depresyon’u ya da Büyük Savaş’ı yaşamadı. Bizim savaşımız ruhsal bir savaş. Bizim depresyonumuz kendi hayatlarımız.”  (Tyler Durden)

- Çünkü ancak kendimi mahvederek ruhumun gerçek gücünü keşfedebilirim.

- Biz kadınlar tarafından büyütülmüş bir erkek nesliyiz. Başka bir kadının aradığımız şey olduğunu sanmıyorum.

- Dinleyin Sürüngenler! Sizler özel değilsiniz, sizler güzel ya da eşi benzeri olmayan kar tanesi de değilsiniz, sizler işiniz değilsiniz, sizler paranız kadar değilsiniz, bindiğiniz araba değilsiniz, kredi kartlarınızın limiti değilsiniz, sizler iç çamaşırı değilsiniz, sizler herkes gibi çürüyen birer organik maddesiniz! Bizler bu dünyanın şarkı söyleyip dans eden pislikleriyiz! Hepimiz aynı pisliğin lacivertleriyiz!

            Sanırım bu kadarı kafi. Aslında filmin amacı maskülen erkek yapısının artık kalmadığı ve de tek amacımızın eve mobilya takımı almak olduğu her şeyin kurallara tabi olduğu ve bu kurallar sebebiyle içine tıkıldığımız modern dünyadan ancak savaşarak çıkacağımız bir Dünya olabileceğini anlatıyor. Kısaca Erkek ırkının modern dünyaya tepkisi. Bu saldırgan gibi birçokları var. Bu yüzden kadınlara karşı tepkililer bu sebeple göçmen istemiyorlar ve bu sebeple bilgisayar oyunlarında gördükleri gibi katliam yapıp sitelere manifesto yazıyorlar. Çünkü asosyal ve etkileşimi olmayan bir insanın içindeki enerjiyi ve kızgınlığı dışarıya aktarma şekli böyle.

            Bu doktrinleri okuyanlar genelde vücut geliştirmeye yöneliyorlar maskülen yapılarını göstermek için. Bir kısmı da eş cinselliğe yöneliyor ama genelinin sonu ya bir şiddet eylemi ile ya da intihar ile bitiyor. Alt-Right denen ideoloji komünizm ve Nazizmin karışımı gibi bir şey, doğayı korumak önemli, geleneksel aile düzenini savunuyorlar, şirketlerin dünyayı yönettiğine ve bunları da Yahudilerin kontrol ettiğine inanıyorlar. Saldırılarının motivasyonları arasında ırkçılık, kadın düşmanlığı, toplum tarafından kabul edilmeme gibi etkenler yatıyor. Ülkemizde her şeyin arkasında büyük şirketler ve Yahudiler var abi deyip duran insanların sadece Türkiye’de olmadığını bilmemiz gerekiyor.
            Peki yazının başında dediğimiz RUSYA bunun neresinde? Alt Right oluşumlar özellikle Avrupa’da açık açık Rusya’dan fonlanıyor. Ukrayna’ya gidip savaşa Rus kuvvetlerinin arasında katılan üyeleri dahi var. Rusya’ yı yeni dünyanın önderi, Ortodoks Hristiyanlığı yayıp dünyayı cennete çevirecek bir kuvvet olarak görüyorlar.




          Gerekçeleri ise Rusya’nın eşcinsellere izin vermemesi, geleneksel aile yapısına sahip olması vb. Batı kuvvetlerinin eşcinselliği bilerek yayıp gerçek erkeklerin kökünü kurutmak için çalıştığını düşünüyorlar. Bu yüzden ABD ve AB karşıtları. Ve bizatihi Avrupa’dan ve Abd’ den katılımlar mevcut bu tür yapılanmalara.   


           Yeni Zelanda saldırısını yapan eleman 70 sayfalık manifestosunda Alexander Dugin çevresinin yaydığı ekolojik faşizm, Arapların kendi topraklarına dönmesi gerektiğini savunuyor. Ayrıca Slav ırkçıları gibi İstanbul'u ele geçirme ve camilerden arındırma görüşünün önemli savunucusu. Özellikle İstanbul yani Ortodoksluğun en önemli kalesi ve Ayasofya’ nın sahibi olan yer olarak çok daha fazla önem arz ediyor kendileri için.





            Slavların İstanbul'u ele geçirip Ortodoks Hristiyanlığın merkezi yapma ve adını Tsargrad olarak değiştirme ülküsünden etkilenmiş. İlginç şekilde Sağ veya Sol grupların da aynı amaç için birleşmesi gerektiğine inanıyorlar. Zaten manifestosuna da Osmanlının Ruslara yenildiği savaşı ve Bulgarlara yenildiği savaşları yazmış. Rusların Kırım müdahalesinden sonra tüm Balkan ve Slav ülkelerinde ortaya çıkan, çatışmalara ve programlara katılan, motor çeteleri, dini çeteler de bir yandan türüyor. 


           Bunlar da internetten değil ama kendi aralarında barlarda, kiliselerde, okullarda örgütleniyorlar. Çoğu Rusya ile illegal iş yapıyor ve Rusya'ya bağlanma gibi bir amaçları var. Belki de ileride Avrupa'da yeni bir Neo-Nazi yada Ortodoks terörü görmeye başlayacağız. Gelelim saldırıya ve onun failine. Yeni Zelanda saldırısını gerçekleştiren teröristin ceketindeki simgeler Black Sun  yani Kara Güneş. Kökenleri Nazi Almanyası’na dayanan, Nazi simgelerinden esinlenen Neo Nazi yapımı bir simge. 
                   Bu simge genellikle Alt – Right denilen aşırı sağcı oluşumlar, çeşitli yeraltı kültürleri tarafından global bir şekilde kullanılmaktadır. Bu simge görüldüğü gibi saldırganın hücum yeleği veya çelik yeleğinin göğüs hizasında görülüyor.

           Çok eski simgelerden olan kelt haçı, Kara Güneş ile beraber saldırganın yeleğinde kolye/dogtag biçiminde görülüyor.

                 
                   
               Üzgünüm ki bu saldırıların devamı gelecek zira saldırganlar hedefine ulaştı. Saldırı da çok fazla sayıda insan öldü ve büyük ihtimalle yakın zamanda bu sitelerde ilah olarak gözükecek ve devam etmek isteyen insanlar yerlerini alacaktır. 
         Olayın iki yönü çok ciddi. Birincisi 2000’den sonra Z kuşağının internetin tehlikeleri konusunda ne halde olduğunun gerçek bir resitali sunuldu. İkincisi ise ülkemizde çok fazla işsiz üniversite sonrası dışarı çıkmak yerine evde kendini kapatıp KPSS mücadelesi veren  ve bu mücadeleyi kaybedip o odadan asla çıkmayan insanlar var. Asosyal, kız arkadaşı olmayan yada uğraşacağı ve zamanını geçireceği bir çevre kendisine sunulmayan, topluma düşman bir kesim var. Kendisine çalışıp mesleğini yapabileceği ve kendini kanıtlayacağı bir ortam sunulmamış. Çevremde 50 tane böyle adam sayarım sanırım. Ve en ufak bir cinnet anında tepkilerini aktarabilecek bir ortam olmadığında umarım tüm günlerini geçirdikleri o bilgisayar ekranında gördüklerini hayatlarına yansıtmazlar hele ki bu saldırgan gibi.




              Devlet bu konuyu ciddiye alsın diyeceğim de kime konuşuyoruz olacak. Her neyse umarım yaşamayız biz böyle şeyleri deyip yazıyı bitiriyorum hadi kalın sağlıcakla...


Yorumlar